Zindan Arkadaşları Şehid Ahmed Yasin'i Anlatıyor

Zindan Arkadaşları Şehid Ahmed Yasin'i Anlatıyor

Allah Teala Şeyh'i bedensel engelli kılmıştı ancak bütün sevgileri de ona akıcı kıldı ve insanlar Şeyh'e hizmet edebilmek için birbirleriyle yarışıyordu.

İsrail'in 1994 yılında Hamas'lı esirlerin, merkezi Nablus hapishanesinden Kefar Yuna hapishanesine intikal etmek için dilekçe sunmalarına izin vermesi esir mühendis Ferid Ziyade için kaçırılmaz bir fırsattı. Hemen, daima karşılaşmayı istediği bu kıymetli şahsiyeti tanımak, ona yakın olmak için talepte bulundu..

Mühendis Ziyade ile yapılan görüşmede; Ziyade Kefar Yuna hapishanesi hücrelerinde Şeyh Ahmet Yasin'le geçirdiği günleri, karşılıklı birbirlerine nasıl davrandıklarını hatırlamaya başladı. O dönem boyunca şeyhin hizmetinde olmaktan gurur duyuyordu.

Ziyade şöyle anlatıyor:

"Hikaye, Hamas esirlerine Kefar Yuna hapishanesine –şeyhin bulunduğu yer- geçme izni verildiğinde başladı. Bu, iman mucizesi bu zatı yakından tanımak için bana verilmiş bir fırsattı. Ben de hemen Nablus'tan şeyhin kaldığı Kefar Yuna'ya geçmek için dilekçe sundum."

Ziyade devam ediyor anlatmaya:

"Rekabet gerçekten çok çetindi. Şeyhin sevenleri ve ona kavuşmayı isteyenler çoktu ve hepsi benim gibi felçli şeyhi görmek ve ona hizmet etmek için bunu bir fırsat bildiler." Ziyade burada şeyhe olan aşırı sevgilerinden ötürü Hamas'ın merkezi hapishanelerde bulunan esirleri arasında aday gösterme izninin verildiğine işaret etti. Kim şeyhe ulaşmayı başarırsa ona hizmet etme ve işlerini yapma şerefine nail olurdu. Talih kuşunun ona konması ise hareketin ona ve zor görevlere tahammül edebilme gücüne olan güvenini yansıtıyordu.

Kefar Yuna hapishanesi Yahudi suçlular içindi. Burada Arap mahkumlar için şeyhin ve iki refakatçisinin kaldığı tek bir odadan başka yer yoktu.

Aktif Günlük Program

Ziyade- onun yanında geçirdiği günleri anlatırken yaptığı duygusal konuşmada- şeyhin sevgi, şefkat, sevgiliye ve tabii özgürlüğe duyulan özlemin birleştiği hayat hikayesini anlatıyor ve ekliyor:

"Şeyhten bahsederken bir olgudan bahsediyorsun demektir. Şeyh kendisine sağlıklı ve kararsız kişilerin yüklenemeyeceği canlı bir program belirlerdi."

Ziyade şeyhin hayatını şöyle anlatıyor:

"Her gün gece 3'te kalkar, abdest alır ve sabah namazı vaktine kadar Kur'an okurdu. Kulun rabbi yanında geçirdiği sınırlı birkaç dakika içerisinde şeyh gardiyanın zayıflığını ve Allah'ın rahmetinin genişliği karşısında onun dünyasının darlığını görürdü. Daha sonra güneş doğup yeryüzünü rabbinin nuruyla aydınlatıp gardiyan odanın kapısını açıncaya kadar Kur'an okumaya devam ederdi. Mahpusa güneş görmesi için verilen kısa istirahat diliminde Ziyade ve arkadaşı şeyhi odanın basamaklarından indirip bahçeye götürmeye çalışırdı. Ziyade anlatıyor: "Şeyh kendini hastalığa teslim etmemişti. Beden hareketlerinin ruhun yaşam kaynağı olduğunu anlıyordu. Biz kollarından tutup merdivenleri yürüyerek çıkmasını sağlıyor ve onun böyle yaparak gözetleme kulelerindeki gözcülere "hareket edemeyişim teslim olacağım anlamına gelmiyor" mesajını verdiğini hissediyorduk."

"Şeyhin kollarına, avuç içine ve parmaklarına masaj yapıyorduk. Hayatın anlamının bütün bedeninde hayat bulduğunu hissediyorduk." İstirahat saati bitince şeyh ve iki yardımcısı odaya döner ve şeyh kuşluk namazını kılmak için yeniden abdest alırdı.

Küçük Odada Büyük Kütüphane

Daha sonra ilim ve fayda zamanı gelir. Şeyh küçük odasındaki büyük kütüphanesine yönelir ve aydınlık aklının beslenmesine yetecek kadar okur ve araştırırdı. Bunun hakkında Ziyade şunları söylüyor:

"Okuma ve araştırmaya çok ilgisi vardı. Okuduğunu kolayca ezberleyecek derecede zekiydi. 20 ciltlik "Tarihte başlangıç ve son" kitabını incelemeye çok düşkündü. Bizden onu bu kitaptan imtihan etmemizi isterdi. Biz de kitapta yer alan herhangi bir hikaye, söz ya da fikir hakkında ona soru sorardık o da bu soruyu sayfa ve cilt sayısıyla birlikte cevaplandırırdı.

Öğle namazı vakti girince namazını kılar ve 1 ya da 2 saat kadar öğle uykusunu uyur sonra televizyon seyredip, radyo, haber ve siyasi analiz programlarını dinlerken refakatçileriyle hoş vakit geçirirdi. İlahi dinlemeyi çok severdi. Daha sonra ikindi ezanı okunup refakatçileriyle namaz kılıncaya kadar kitap okur, namazdan sonra tekrar Kur'an'dan bir parça okur sonra öğle yemeğini hazırlayan arkadaşlarını gözlerdi. Kendi yaptıkları yemekleri yerlerdi. İkindi istirahatı gelince dışarı çıkarlar, şeyh ve arkadaşları akşam dışarı çıkıp istirahatta Yahudi mahkumlara karışmazlardı. Aynı yerde iki grup bir araya gelmezdi.

Şeyh odasına döner akşam namazı için abdest alır, akşam yemeğini yer, sonra yatsı ezanı okunana kadar nafile nazma kılmaya koyulurdu. Bir müddet arkadaşlarıyla vakit geçirir, Kur'an ezberler, onu dinletir ve uyurdu.

Monotonluk ve Bıkkınlık Yok

Yasin'in hayatında monotonluk yoktu. Ziyade diyor ki:

"Şeyh erkenden yatar, çok fazla çay içmez, asla kahve tüketmezdi fakat onunla oturup sohbet etmek çok keyifliydi."

Devam ediyor:

"Şeyh neşeli, güler yüzlü, şakalaşma ruhu olan biriydi. Onun yenilgi bilmeyen psikolojisi karşısında kendimizi daima küçük hissederdik. Akrabaları nadiren onu ziyaret edebilme imkanını elde etmesine rağmen mahkumların akrabalarından ayrı olmanın verdiği düş kırıklığı ve darlığı hissetmez, sıkıntılı zamanlarımızda bizi teselli ederdi."

Ziyade şeyhin psikolojisini bozamayan rahatsızlıklarından bahsetmeye devam ediyor:

"Bağırsak ve kulaklarında iltihap vardı. Bu sebeple çok iyi duymuyordu. Duyması için televizyona özel kulaklık yerleştirdik ama bu da etki etmedi."

Mahpus Arkadaşı

Ziyade, şeyhin benzersiz aklında, ruhanilik, kararlılık, siyasi anlayış, fikri ve davet inancını birleştiren kişiliğinde sade bir yaşam, hayatta esnek ve uysal olmanın ilk delilini görüyor ve şunları söylüyor:

"Şeyhin su içmek için kendine ait eski bir bardağı vardı. Bir gün bu bardağı eski bulduğumu ve ona yeni bir bardak getireceğimizi söyledim. O bize bu bardak benim mahpus arkadaşımdır dedi ve gülerek ben günlük su ihtiyacımı karşılamak için bu bardağı kullanıyorum, onun hacmine alıştım bu sayede 8 bardaktan ne az ne de çok içiyorum dedi. Ben de ona sana aynı boyutta yeni bir bardak getiririz deyince eskisi ihtiyacı karşılıyorsa yenisine gerek yoktur diye cevap verdi."

Zor Ayrılık

Ziyade'nin konuşması şeyhten ayrıldığı zamana sıra gelince duygusallaşıyor ve gözlerinde yaş beliriyor:

"Hapishane bana mahpusların hükümlerinin 3'te 1'lik zamanını doldurduktan sonra çıkarıldıkları mahkemeye çıkacağımı söylediğinde çok heveslenmedim. Çünkü Hamaslı mahpusların genellikle cezaları hafifletilmezdi. Ve ben şeyhin yanında kalışımın serbest bırakılmaktan daha hayırlı olduğunu düşünüyordum. Fakat şeyh beni gitmeye teşvik etti ve ben de kendi kendime şeyhin sözünü dinleyip gideyim öyleyse dedim."

Ziyade cezasının hafifletilip tahliye edileceğini beklemiyordu. Fakat o şeyhinin isteğini yerine getirdi ve mahkemeye başvurdu. Hükmünün dolmasından dolayı gelen sevinç Ziyade'nin kalbinde hüzün ve gözyaşına dönüştü. Onu çıkarmaya karar verdiler. O halde sevdiği şeyhinden ayrılacaktı. Sevdiklerinden ayrılmak çok zor ama dünya insana her istediğini vermiyor.

Ziyade mahkemeden hapishaneye gözyaşları ve kalp burukluyla döndü. Fakat şeyh her zaman ki gibi onu teselli etti, yaralarını sardı. Ziyade'den önce mahkemeye bağlı polislerden biri gelip şeyhe, hocasından ayrılmayı yakıcı bir zindan olarak gören arkadaşının hürriyete doğru kanat çırpacağını haber vermişti.

Karara göre serbest bırakılmasına bir hafta kalmıştı. Ziyade şeyhten ve onun ilminden daha fazla faydalanmak için her anı değerlendirmeye karar verdi. Fakat sevinç, hüzün ve acıya dönüşmekte kararlıydı. Zira ertesi gün tahliye edileceğini bildirmişlerdi.

Şeyh kederi, hüznü artan ve yerine başka bir yardımcı gelmeden önce gitmeyeceğini söyleyerek ayrılığı erteleme yolları arayan arkadaşının özgür olacağına sevindi. Bu Ziyade'nin aşık olduğu hapishanede ruhunu bırakmak için son çabasıydı. Fakat hapishane yönetimi Ziyade'nin hüznüne karşılık şeyhle buluşmanın sevincini yaşayacak başka bir refakatçi getirdi.

Ayrılık saati geldi çattı, Ziyade'nin şeyle geçirdiği günler gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti. Bunlar çok zor anlardı. Şeyh bahçedeydi. Ziyade'ye veda etmek için yanına gitmek istedi, izin verildi. Ona sarıldı öptü ve işgalcinin kararıyla ilk defa ayrılık gözyaşları boşaldı. Bugün ikinci ayrılık ise işgalcinin füzeleriyle geldi.

Şeyh Oruçluydu

Şeyhe hizmet etme şerefine eren sadece Ziyade değildi. Nablus sakinlerinden olan Semih de Şeyh Yasin'e 100 gün refakat etti. Güneş ve ışık görmeyen küçük bir zindanda olmasına rağmen bunlar hayatında geçirdiği en güzel günlerdi.

Semih şöyle diyor:

"Şeyh sabah namazından yaklaşık 2 saat önce geceyi ihya etmek için kalkardı. Pazartesi ve Perşembe günleri sürekli oruç tutardı. Günlerini Kur'an okuyup onu gençlere dinleterek geçirirdi. Her gün 3 cüz okur,1 cüz dinletir, tarih kitabını okur, haber programlarını dinler, televizyonu, özellikle de dini programları seyrederdi."

Semi ekliyor:

"Hapisteki gençler ona hizmet etmek, ileri yaştaki şeyhlerinden ders ve ibret almak için yarışıyorlardı. O ise az konuşmasına rağmen iyi nasihat ederdi. Şeyle beraber olan ve onun hizmetinde bulunmuş kişiler arasında Ramallah'tan Ziya Semur da vardı . Bu kişi şeyhin kendi el yazısıyla mektup yazdığı tek kişiydi. Çünkü onu çok severdi. Hata ona özel bir sevgi beslerdi. El-Halil'den şeyh Naci, Netanya yakınlarındaki Beyt Lid'den şeyh Semih, Nidal ebu Saade, mühendis Ferid Ziyade de 2 hafta boyunca ona hizmet etti. Ama o serbest bırakıldı."

Gardiyanlar Bile"

Şeyhle hapiste beraber olmaktan sadece arkadaşları mesut değildi. Siyonist ordusunda görevli bir askeri subay Kefar Yuna hapishanesinde gardiyan olarak görev yapmıştı. Bu şahıs şeyhten terörist bir zihniyet ve düşmanca düşüncelere sahip olduğunu gösterecek bir söz duymadığını ya da böyle bir davranışla karşılaşmadığını söyledi.

Subay sunduğu belgede şeyhin sadece yakınında durmakla bile huzura kavuştuğunu ve refakatçileri bu duygularla doldurduğunu, bu yüzden onu sevdiklerini düşündüğünü söyledi. İsmi açıklanmayan Siyonist subay 3.4.2004'de Siyonist televizyonu 1. kanalda yayınlanan bir programda "Hapishanede onu ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini takip ediyordum. Ve her zaman için Hamas unsurlarının ona bir şey olduğunda yer yüzünü bize dar edeceklerine inanıyordum. O onlar için ruhani bir liderdi" diye konuştu.

* Esir mühendis Ferid Ziyade'nin anıları, Gülşen Topçu tarafından İsra Haber için tercüme edilmiştir.

İSRA HABER