İslam'ın Mukaddesatına Hakaret Mahkemeye Taşınıyor

İslam'ın Mukaddesatına Hakaret Mahkemeye Taşınıyor

Taraf Gazetesi yazarı Sevan Nişanyan'ın İslami mukaddesata hakaretler içeren yazısı mahkemeye taşındı

Kocaeli Barosu avkutlarından Gürkan Biçen tarafından hazırlanan suç duyurusu dilekçesi, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına ulaştırılmak üzere Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına verildi.

Suç duyurusu dilekçesinin örneği:

KADIKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

Gönderilmek Üzere

KOCAELİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

MÜŞTEKİ :

ŞÜPHELİLER :

1 – Sevan NİŞANYAN

Misbah Muhayyeş Damga ve Neşet Ömer Sok. No: 23-25 Kadıköy

2 – Adnan DEMİR

Misbah Muhayyeş Damga ve Neşet Ömer Sok. No: 23-25 Kadıköy

SUÇ : Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılamak.

SUÇ TARİHİ : 21.09.2009 – 22.09.2009

1 – Şüphelilerden Sevan NİŞANYAN merkezi Kadıköy / İstanbul'da bulunan, Alkım Gazetecilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından neşredilen günlük Taraf Gazetesi'nde "Kelimabaz" isimli bir köşede kelimelerin epistemolojik ve semantik özelliklerinin incelendiği türden yazılar yayımlamaktadır. Bu özelliği ile şüphelinin dil ve ifade şekilleri, kelimelerin kullanımı ve anlatımın hedefleri konusunda uzman birisi olduğunu kabul edebiliriz.

Diğer şüpheli Adnan DEMİR ise mezkur gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü olarak görev yapmaktadır.

2 – Şüpheli Sevan NİŞANYAN 21.09.2009 tarihinde yayımlanan "Sansür" başlıklı yazısı ile halkın ekseriyetinin kabul ettiği dini değerleri alenen aşağılamış ve bu suretle T.C.K. madde 216/3'te tanımlanan suçu işlemiştir.

Şüphelinin "sansür" kelimesinin kökenini ve kelimenin tarihi süreç içinde geçirmiş olduğu evrimi anlatarak başladığı yazısı özelde İslam dinine inananları ve genelde tüm ilahi menşeli dinlerin inananlarını aşağılamaya dönüşerek devam etmiştir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi şüpheli dil konusunda uzman birisi olduğundan ifadelerinin nasıl anlaşılacağını bilemeyeceği düşünülemez. Bir başka ifadeyle şüphelinin "yanlış anlaşıldım" gibi bir mazeret ileri sürmesine itibar edilemez. Zira şüphelinin;

"Şimdi diyorlar ki memlekete özgürlük geldi. Doksan seneden beri tabu olan şeylerden bile artık serbestçe bahsedebilirsin.

Ama bir de ne görelim? Bu sefer başka şeyler sansüre tabi olmuş. Orduya, devlete, Yüce Manitu'ya istediğini söyle serbest, ama iş İlkçağ Arap mitolojisini sorgulamaya geldi mi orada dur diyorlar. Neymiş? Allah diye biri varmış, canı sıkıldıkça kitap yazarmış ama artık yazmamaya karar vermiş, pırpır kanatlı ulaklarla birtakım hazretlere mesaj iletirmiş, o hazretlere dil uzatan maazallah çarpılırmış. Bu hikâyelere istemesen inanma diyorlar, tamam, ama inanmadığını açık açık söylemen caiz değildir. Nedenmiş? Müslümanlar alınırmış!"

Şeklindeki sözleri yanlış anlaşılmaya müsait olmayacak kadar açıktır. Metinde kullanılan zaman kipinin "küçümseme" görevini de üstlenmiş olan "-mişli geçmiş zaman" olduğunu göz önünde tuttuğumuzda şüphelinin ifadelerinin İslam ve diğer ilahi dinlere inananların inanç temellerine hakaret ile birlikte bunları küçümsemeyi de içerdiğini tereddütsüz söyleyebiliriz.

Şüphelinin sansür konusuna yönelik duyarlılığının da ciddi olmadığı açıktır. Şayet öyle olsaydı, şüpheli, Avrupa devletlerinin birçoğunda yer alan, Holokost araştırmalarını ve Holokost'un inkarını hapis ile cezalandıran, tartışmaya açılması bile imkansız algı ve yasalara yönelik bir eleştiri geliştirir, dini alana ait bir husustan evvel maddi vakalara dayanan bir hususun gizliliğinin anlamsızlığını işaret ederek bu husustaki ciddiyetini ortaya koyardı.

3 – Şüpheli Sevan NİŞANYAN dini değerlere yönelttiği tahkir edici üslubu 22.09.2009 tarihli, "Feriştah" isimli yazısında da sürdürmüş, ilahi dinlerin öğretileri ile oluşan "melek" algısına saldırmıştır.

Bilindiği üzere İslam dininin temel ilkeleri arasında "melek"lere iman da vardır ki, bu iman ancak Kuran'ın meleklere atfettiği tüm hususiyetlerin birlikte kabulü ve tebcili ile mümkündür. Şüphelinin;

"Meleklerin cinsel organları olmadığı konusunda Yahudi, Hıristiyan ve İslam kaynakları tam bir mutabakat içindedir; isterseniz üç dinden de otorite gösterebilirim. Maddi besinle beslenmedikleri için mantıken alt bağırsak takımlarına da ihtiyaçları olmasa gerekir.

Bu durumda "feriştah s..mek" eyleminin pratikte bazı zorluklarla karşılaşması kaçınılmaz görünüyor.

Meğer ki mecazi anlamda kastedilmiş olsun."

şeklindeki sözleri Müslümanların ve diğer ilahi din mensuplarının iman esaslarına açık bir saldırı ve bu esasları alenen aşağılama anlamına gelmektedir.

Ancak biz şüphelinin bu yazısı ile aynı zamanda bir başka amacı gerçekleştirmek istediği, bir deyimin izahı bahanesini kullanarak, bir gün evvel yazdığı "Sansür" başlıklı yazısına gelen tepkiye bu yazı ile cevap verme yolunu seçtiği, bir deyim üzerinden kendisine yönelen tepkinin temsilcilerine küfretmeyi tercih ettiği kanaatindeyiz ki, bu deyim "sen değil senden çok üstünü de gelse benim için fark etmez, hepinizle baş ederim" manasında bir argo ifadedir.

4 – Görüldüğü üzere şüpheli Sevan NİŞANYAN'ın fiili Türk Ceza Kanunu madde 216/3'te ifadesini bulan "Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılama" suçunun yasal unsurlarını taşır haldedir.

Her şeyden evvel yazıların konusu kelime incelemesiyken bağlamın dışına çıkılarak dini alanın aşağılanmasına yönelinmiştir. Şüphelinin söz konusu kelime incelemelerini örneklendirebileceği, bizim de yukarıda verdiğimiz Holokost örneği gibi, birçok konu varken o bundan imtina etmiş ve dozu giderek artan bir tahkir üslubu ile halkın ekseriyetinin dini inanç ve algılarını aşağılamıştır.

Şüphelinin bu tavrı sebebiyle birçok kişi ve kurum kınama bildirileri yayımlamış, halk arasında bir gerginlik hasıl olmuş ve bu gerginlik gazeteler ile internet sitelerinde açık tartışmalara dönüşmüştür. Bu durumda şüphelinin bu fiillerinin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu ve elverişli olma halinin ihtimalden vakaya dönüştüğünü kabul etmek gerekecektir.

Yasal unsurları oluşmuş bu suç basın yoluyla işlendiği için TCK 218'inci maddenin de soruşturma kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

5 – Diğer şüpheli Adnan DEMİR'in yasal sorumluluğu ise 5187 Sayılı Basın Kanununun 5.maddesinden kaynaklanmaktadır. Bu şüpheli, yazının yayımlandığı Taraf Gazetesi'nin sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini ifa ettiğinden yayıma hazırlanan yazıların içeriğinin suç teşkil etmesi halinde buna izin vermemekle mükellef olan kişidir. Bu sebebe binaen suçun işlenmesinde kusur ve sorumluluğu bulunmaktadır.

Tafsiliyle izah edilen ve Yargıtay'ın belirlemiş olduğu kriterlere de uygun olan tüm bu sebeplerle şüpheliler hakkında yasal soruşturmanın, süreye ilişkin sınırlamalar da dikkate alınarak, yapılmasını talep etmek üzere makamınıza müracaat etme gereği hasıl olmuştur.

DELİLLERİMİZ : Taraf Gazetesi'nin 21.09.2009 ve 22.09.2009 tarihli nüshaları, internet sitelerinde yer alan haber ve tartışmalar ve sair delil.

NETİCE –İ TALEP :Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle şüpheliler hakkında gerekli yasal soruşturmanın yapılarak TCK madde 216/3 ve 218 uyarınca tecziyelerinin sağlanması için kamu davası ikamesi yönünde karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.


isra haber